9 Temmuz 2020 Perşembe

Kuyuya Düşen Çocuk

Atlamak için yüksekte olmak gereklidir. Yer ile aynı seviyeden atlayamazsınız ama düşebilirsiniz. Düşmekle atlamayı iki temel ayırır o halde, yüksekte olmak ve irade kullanmak. Bir kez yükseklerin tadına varınca, yere basmak olanca gücünüzle hayli zordur.

Atlamak peki neden düşmeye mahkum olsun? Yükseklerin güzelliği neden kuyunun alçaklığıyla mukayese edilsin? O çocuk kuyuya niçin düşsün? Hayli keyifsiz soruya anlamlı cevaplar aramaktan belli ki bir yorgunluk çökmüş bana.

Fakat çocuğun kaderi bellidir. O en yükseklerden atlamak hevesindeyken yerden itilecek kuyusuna. Dipsiz kuyusunda ne bir ses ne bir ışık, debelenecek ayaklarının bağını çözen dilsiz suların içinde. Binbir gayret çokca çaba, ansızın çıkacak kuyunun ağzına, kendisini iten ellerden medet umacak çekip çıkarsın onu yine yüksek semalara.

Nafile.

Çocuk yazgısının sızısını şakaklarında hissedecek ve irade kullanıp bu kez kendisi atlayacak dipsiz kuyusunun dibine. En dipten yumrukları aşınana kadar parçalayacak taşını kuyusunun. Çocuk toprağı yuta yuta kazacak tırnakları kopana dek. Yeryüzüne çıktığında anlayacak kaçış yok kaderinden. Anlayacak iradesiyle atladığı kuyunun dibinden niçin çıktığını. Artık onu kuyuya iten elleri getiremiyor gözlerinin önüne.

niçin
niçin
niçin
niçin
kuyuya düşen çocuk
niçin ölmesin?

Kuyuya düşen çocuk ölür. Kuyuya atlayan çocuk ise tadını aldı ölmenin.